Kalbinin kapısını tıkladığımda gözlerinin faltaşı gibi açılmasını beklemiyorum. Sadece kapattığında göz kapaklarına beni hapsetmiş olmalısın, başkasını değil. Ya da boş kalsınlar. Çünkü açtığında zaten beni göreceğini biliyorsun. Göz kapaklarına hapsolacak kadar uzakta olmayacağım senden. Hep yanında; üşüdüğünde elini cebine sokana kadar benim elimi tutabileceğim mesafede olacağım. Ve sana da öğreteceğim merak etme; sonbaharda ilkbaharı yaşamayı. Üşümeden bahaneler arayacaksın seni ısıtmam için. Ya da en azından kollarımla sarmamdan hoşlanırsın. Isıtmasa da sıcaklığımdan haberdar olman yeterli. Simsiyah saçlarını yüzüme dökülmüş bir halde hayal ediyorum da şimdi; içim ısınıyor aniden. Şimdilerde aynı yıldızlara aynı zamanda farklı yerlerden bakıyoruz fakat el ele izleyeceğimiz zamanlar da gelecek merak etme. Ve sen farklısın biliyorum; paraya ya da diğer gereksiz şeylere ihtiyacımız yok, hepsiyle başa çıkabiliriz.
Ve seni bir fincan sıcak çikolata gibi bir dikişte içmek, sonra da sıcak sıcak damarlarımda hissetmek istiyorum. Sen geldiğinde ölmek için doğduğumu unuttum. Sanki senin için doğmuş, senin için ölebilecek ama seninle sonsuza kadar yaşayabilecekmişim gibi.
Tatlı bir pazar günü gibisin. Ya da birkaç güneşli güzel gün. Gökyüzü gülüşün eksilmesin hiç dudaklarından. Seninle geçirdiğim birkaç- birkaç saate gerçekten de bedelmiş bu zamana kadar çektiğim bunca sıkıntı. Göz kapaklarıma hapsedebileceğimi sandığım tüm kadınlar başaramadı bunu bir türlü. Hadi göz kapaklarıma portreni yapmaya başlayalım. Her kapattığımda sen ol karşımda. Açtığımda da...
I'll love you till the end of time..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder