Sayfalar

Ara ara ara..

Malum üniversiteye 1 sene gecikmenin sonunda bu sene başlıyorum. Hatta başladım bile. İlk haftam geçti sayılır. Nasıl geçtiğini tahmin bile edemezsiniz. 2 ayrı yurt maceram oldu ki onlara sonra girelim şimdi saatlerce yazmak zorunda kalmayayım.
 Karabük Üniversitesinde okuduğum için Karabükte yaşamaya başlamam gayet normal sanırım. Burası beklediğim gibi bir yer çıktı tam da aslında. Yurtta beraber kaldığım arkadaşlar sağolsunlar hiç sıkılmıyorum. Okuldan gelip akşama kadar kitap okuyarak zaman öldürüyorum. Gezip tozacak yerleri de olmadığı için ya Pes 12 oynamaya çıkıyoruz ya da balkonda çekirdek çitleyip muhabbet ediyoruz. Beni bilenler bilir; 7/24 bilgisayarın başında oturan biriyimdir. İşte o iş burada olmuyor. Yurtta internet var fakat ben laptopumu getirme zahmetine katlanmadım. Biraz uzaklaşmak da hoşuma gitti açıkçası. Dizi izleyip sözlüklerde gerekli gereksiz her konuyu okumuyorum artık. Chuck Palahniuk'tan Gösteri Peygamberi'ni ve Mehmet Coşkundeniz'den Sen Git Aşk Bana Kalsın'ı baştan okumak zorunda kaldım. Spor yapmaya başladım. Muay Thai adı altında kız gibi dövüşmeyi öğretiyorlar burda. Saç saça girmediğimiz kaldı bir. Full kontaktan sonra pek bi sıkıcı gelmeye başladı.
 Yeniden inci sözlüğe sardık. Akşamları artık batak oynamaktan sıkılınca inci sözlüğü açıp varmı güzel adriana lima capsi diye kol geziyoruz. Grubun %85'i mühendis olunca anca böyle oluyor.
 Karabük ilginç bir yer. Hayat sadece demir-çelik-kömür-öğrenci s.kmek dörtlüsü üzerine kurulu buradaki halk için. Eskişehir gibi öğrenci şehri diyorlar ama bu kadarını ben hiçbir yerde görmemiştim. Tek eksikleri .. kalmış. Neyse ağzımı bozmayayım.
 Dersler sıkıcı.
 Havalar soğuk.. Ama aşık oldum. İçimi ısıtan birisi var. Çok tatlı.
 Bayramda semte dönücem elbet. Bekle beni Z.Burnu!.
 Bu aralar Eddie Vedder'a çok sardım. Sabah akşam Model ile beraber dinliyorum. Ama nedense her sabah kalktığımda dilime Duman'dan 'Helal olsun' takılmış oluyor. Kimin alarm sesiyse artık.
 Tanıdığım en büyük orospu çocuğu hala zaman.
 Canım sıkıldıkça bitki ve meyve çayı içiyorum. Bekçi dayıya falan sataşıyoruz.
 Arada halı saha maçı falan oluyor. Maksat sipor olsun, artık bizden geçti.
Bloga yazmaya başladım ufaktan. Birde bloga yazsam çok süper olacak. (kelime esprisi altını çiz.)
cCcincCc
ßß

Peki Sen Bana Neden Gülmedin Hayat?

dur.. artık çok geç zaten. filmlerdeki gibi bir sürpriz de beklemiyorum senden. hayatımın bir anda tam anlamıyla değişemeyeceğini düşünüyorum. sürprizlerden nefret ederim ayrıca. yapmayacak kadar da bencilsindir sen, az ipneliğini görmedim yani, biliyorum. çok şey istiyorum sanırım. doğumum en kötü seçimim oldu; mükemmel kararların adamı olma şansımı kaybetmiştim böylece. ağlayarak mı içime çektim ilk nefesimi hatırlamıyorum. -ama artık duman solumak hoşuma gidiyor-. her ağlayasım geldiğinde senin tam bir orospu çocuğu olduğunu düşünüyorum ne elde ettiysem sayende keyfini süremeden kaybettim. ilk kazancımı mahallenin piçleri dövüp elimden aldıklarında boğazıma oturan yumru da sendin, en çok sevdiğim insanın 'gidiyorum' demesine göz yuman da. sen gerçekten bir orospu çocuğuymuşsun. benden ne istemiştin bu kadar? ne kadar batmıştım ki sana da bunları bana reva görmüştün. ben seni tanımıyordum bile, taa ki iyice yüzünü gösterene kadar. önce bana bazı insanlarla aramızda sınırların olacağını öğrettin.onlar kadar zengin, onlar kadar mutlu, onlar kadar 'onlar' olamayacağımı öğrettin.beğenmediğim şeyleri hep gözüme soktun, geri çıkarınca da değerini anlayıp onları istedim; bu sefer de benden kaçırmaya başladın. toplumun dayatmalarına, isteklerine, gerekliliklerine boyun eğdirdin hep. istediklerimi yapmama bir an olsun izin vermedin. para istedim, mutluluktan biraz tattırdın. tam anlamıyla mutluluk istedim, parayla satın alınabilecek mutlulukları gösterdin. bu sırada ben hâla para istiyordum tabi. net konuşacağım, aforizmalarla boğmak istemiyorum artık seni. günümüzde bunu birçok ergen benim yerime yapıyor. onlardan ne aldıysan artık nerene sokacağını merak edenler var. neyse, bu onların sorunu. hiç seninle planlarımız uyuşmadı. ben bisikletime atlayıp yeni yerler keşfetmek istedikçe sen yola çıkan araba, bisikletten düştüğüm yokuş, geç geldiğim için kızan annemin sitemi oldun. ben yeni bir sevgili istediğimde ilk sabunu uzatan da sen oldun. her nefes almak istediğimde kalbime giren ağrıydın sen.  fazla şey istemiş olabilirim, en azından ilk kız arkadaşıma dokunmama engel olmayabilirdin, çocuktuk o zaman nasıl olsa.ilkokula başladığımda en çalışkan bendim. lütfun için teşekkür ederim, sayende yüksek beklentilerin altında hala eziliyorum. çok yakışıklı bir çocuk olmadım, ailem çok zengin değildi. babam da şanslı bir insan değilmiş demekki. popüler hiç değildim. sınıfım dışında tanınmazdım. bana verdiklerini en iyi şekilde düzene koyup onu insanlara sunmaya çalıştım. sayısı belli olan saçımı havaya dikmek -yakışıklı hissettiriyormuş o zamanlar- veya gereği kadar olmayan boyumu uzatmak için basketbol oynamak gibi. seni bunlar için pek suçlamıyorum tabi. birçoğu benden kaynaklanıyordu sanırım. belli bir zamandan sonra seni ben şekillendirdim. her sene, her ay, her hafta, her gün.. üstüne hep bir tuğla koyarak inşâ ettim seni tıpkı bir bina gibi. ilk depremde de yıkılmadın halbuki. sağlam yapmışım seni. bazen de sen bana sundun seçenekleri. yada seçeneği. ama seçtirmedin. önüme geleni kabul ettim ben. dayatmalarına, ısrarlarına hiç karşı duramadım. sonra kendi kredimden kullanmaya başladım. üzülmeye değer, değerli birşey olduğunu düşündüm. sonunda hesap vereceğimden -neyin hesabını verecektim bilmiyordum ama yine de- korktum. hep iyi şeyler yapmaya çalıştım. delikleri bayağı büyük olan -içinde bulunduğum toplumdan dolayı- toplum eseri akıl süzgecinden geçmek için çırpınan dayatma ve baskılardan yararlandım. hep iyi bir insan olmam söylendi. iyi bir yaşam, iyi bir hayat.. evet herşeyin sonunda sen vardın. 'kader' dedim suçladım seni. ya da kendimi suçlu hissetmemek için uydurulan bu kurguyu öne sürdüm. bilmiyorum dostum. bazen insanlar çok şanssız oluyorlar. kimisi doğuştan kimisi sonradan . bir felaket herkesin başına gelir; şanssız olan zarar görür..neyse, şans kavramını da bir kenara bırakalım. bazı tercihleri dayatmıştın ya bana -zorla olanları- hani. benim tercihim olmamasına rağmen sonra bir de karşıma çıkıp 'sen bunu yaptın bunun cezası-ödülü bu' dedin. 'yapacak birşey yok, bunu hakettim ben' dedim. sanırım en baştan haketmemiştim. fazla ayrıntıya girmeyelim artık. ne kadar düşüncesiz olduğunu biliyorum. hayat, beni cok yordun. sana verecek birşeyim yok artık. sana dair planlarım, gelecek için düşüncelerim yok. senin de bana dair planların olmasın. artık senin bana kattığın tecrübelerle yetineceğim. ve sana en büyük tecrübemi ve nacizane hediyemi de sunarım. Orta parmağım.