Sayfalar

İbret


Merak etmeyin yine her zamanki gibi burada yazılacak olayın başlıkla alakası yok. Bir de uzun süredir blogda görsel kullanmadığımı fark ettim; o işe de bir el atayım. Evet görselimiz bu olacak;





 Eveet. Şimdi gelelim mevzuya. Aslında mevzu da yok ya. Yakınmam gereken birkaç özlemim var sadece. Malum; ben sosyal medyada milletin gözüne sokarcasına paylaşmadıkça burayı okuyan da yok ya zaten; rahatım. Hazır kuyuyu bulmuşken midasçılık oynamak da hoşuma gidiyor yani.


 Ya hata bende diyorum. Harbiden bendeydi diyorum. Her gece şu siktiğim yastığına kafamı koyunca diyorum bunu. Ben hatalıydım. Ama sorun o değil ki. Hatam  7 büyük günahtan birisiymiş gibi cezalandırılmak hoşuma gitmiyor sadece.

 Son 4-5 senedir nasıl dibe batıyorum; nasıl boğuluyorum belli değil. Hani hayatında yolunda giden şeyler için şükreder geçersin ve herşey yolunda gitmeye devam eder ya; sadece bugün de nefes alabildim diyebilmek artık benim tek şükür edebilme sebebim oldu gibi. Ne bileyim; azılı bir ateist olma fikri hala aklımın ucundan bile geçmiyor; sığınacak daha büyük bir koruyucu güç inancı her zaman insanları mutlu ediyor.

 Kendisini güvende hisseden insan huzurludur. Ve hiçbir zaman kendimi birisinin kollarında güvende hissedemedim açıkçası. Çünkü suya düştüğümden değil, çıkamadığımdan dolayı boğuluyorum. Hiçbir şekilde yaptığım hiçbir işten zevk almıyorum, uyuşuk hissediyorum, bir çıkış yolu göremiyorum. Aslına bakarsak şunları bile yazasım gelmiyor. Ama oturup birşeyleri dökmem gerekiyor yoksa içimde biriktire biriktire zehirleneceğimden korkuyorum. Şarkılar ruh halimi değiştiremiyor, yeni doğan günlerin bir tanesi bile farklı birşey getirmiyor.

 Neden aralar seneden geçtikten sonra, hiç haber alamadığım birisinden 'sana ihtiyacım var' mesajı falan almıyorum. Ya da neden hep hayatıma yeni birisi girdiğinde bir köşede kabuk tutmuş yarası oluyor? Ve en güzeli; neden ben görmezlikten gelmek yerine o kabukla oynamaya çalışıyorum.. Neden birbirimizin geçmişini merak ediyoruz; neden anı yaşama konusunda takılıp yarınki doğacak güneşin parıltılarını unutuyoruz?

 Neden ilk okuldaki o gözlüklü şişko kızlar şimdi taş gibi oldu?

 Neden ileride çok can yakıcak olan ben can yakan olamadım da bütün gün çamurun, b.kun içinde oynayan kara kuru sıska piçler oldu?

 Neden ben de normal insanlar gibi uyurken normal şeyler yerine fantastik bilim kurgu filmlerini aratmayacak şeyler görüyorum?

 Neden hala seneler geçmesine rağmen Rhcp dinlerken kendimden geçiyorum?

 Neden atın boynuzuna konmuş kelebeğe benzeyen kızlar kendilerini hala bir bok zannetmeye devam ediyorlar?

 Neden bir zamanlar deli gibi istediğim şeyler artık ilgimi bile çekmiyor?

 Neden hep kafam dağınık? 

 Neden her geçen gün 'yalnızlığa' diyerek aslında kendime daha çok hayran oluyorum?

 Neden takım savaşında içimden hep tanka odaklanmak geçiyor?


 Ya amına koyayım. Tam bunalıma girecem aklıma komik birşey geliyor; karşıma değişik şeyler çıkıyor. Sonra siktir et deyip yine beklemeye başlıyorum. Güzel olanı hak etmek için hiç kötülük yapmamış olmak gerekmez değil mi? Yoksa 'Her azizin bir geçmişi, her günahkarın bir geleceği vardır' tezimde haksız mı çıkacağım?

 Göreceğiz. Şimdilik yak bir sigara ve bu güzelliği seyret birkaç dakika boyunca.