Sayfalar

Dağınık



 Selam millet. Kaç sene oldu yazmayalı? Aa, en son şubatta yazmışım kapatıyoruz patron çıldırdı pantolonları indirdik arka rafta bekliyoruz diye.
 Valla geçen sürede elimde avucumda ibretlik hikaye biriktirdim diyemem. En son salıncak kurup deve s.kme peşinde olan birkaç arkadaşla uğraşıyordum. Malum; stajyere tarih boyunca kimse hakkını vermemiş bana mı vereceklerdi? Ben de bıraktım zaten.

 Bloga girmeyeli de uzun zaman oldu. Çoğu gönderinin altındaki videolar falan silinmiş. Yenilemekle işsiz bir anımda uğraşabilirim. Şimdilik kafam zilyon tane saçmalıkla dolu zaten. Bu yazı da neyle ilgili olduğu ve olacağı belli olmayan bir karalama olacak gibi. Ama bilmiyorum ya; hadi başlayalım bari. Önce bir şarkı verelim mi ?


                                 


 Geçen sene mi ne sevgilime söz verdiydim Fransızca öğrenicem diye. Neden böyle bir mallık yaptığımı da bilmiyorum zaten. Fransızca şarkı dinleyip Amelie'yi kesik kesik izlemekle öğrenilmiyormuş meret. Neyse online bir oyun bulup Fransızca diline çevirip 2 sene oynarsam ana dilim gibi konuşurum zaten.


 O bu değil de annemle beraber öyle eski fotoğraflara bakayım biraz dedim. Liseden sonra bir insanın talihi hiç mi düzelmez lan. Tüm üniversiteyi sivilceli olarak mı geçireceğim ben yani? Tamam lisede koca g.tlü tıfıl bi çocuktuk da üniversitede mi girdim lan ben ergenliğe? Çünkü davranışlarım da onu göstermeye başlamıştı. Ailemin yanında durmak istemiyor, hep yeni birşeyler keşfedip karşı cinsle takılmak istiyordum. Neden bilmiyordum ama hiç ortasını bulamadığımdan dolayı çok çarpık ilişkiler yaşadım. Hoşlanamadım; tanıştığımın akşamına arkadaşlarıma anlattım; tüyo verin az lan diye ağladım. Gittim aşık oldum gülüşüne, ya da nefret ettim ama yüzüne karşı söyleyemedim. Seni seviyorum'lar dı aslında nefretim. Kimseyle ilgili çıkıp da 'olm evlenirim bunla ben' diye düşünmedim. Hiçbirisini anneme benzetemedim; kucağımda saçlarını okşarken kollarımı boynuna dolayıp öpmedim. Dışarıdan bakılsa seviyorum sanarlardı ama kelebek at sikine hiç bu kadar da yakışmazdı. Bilmiyorum; yürütemedim. Pişman olduğum da oldu umursamadığım da. Ama şimdi geriye dönüp o fotoğraflara baktığımda hala 'çok tatlıymışız aslında lan' diyebiliyorum. Neden bilmiyorum ama hep kendimden birşeyler katmak istiyordum. Sonuçta azımsanamayacak uzunlukta yalnızlıkların üzerine geliyorlardı ve ben her yalnızlığımda biraz daha geliştiriyordum kendimi.

 En azından yaşımız küçüktü; kimseyle ay ışığında şarap içip küvette sevişirken ölemezdim yani. Ne kadar tutkulu ilişki olursa olsun sabahları yiyeceğim trip yine 3. günaydın mesajından sonra 'hmm sn uyuyysn hla snrm .ss' olucaktı yani. Yaşıtlarımın çoğu porno sitelerde fink atarken ben neden internette mirket ve hamster g.tü fotoğraflarına ''auuuvvv çok tatlı sefgilim yhaa .d'' diyordum? Yani ayranı bile kola gibi yapan mekanlarda gömme tavuk yemek varken ben neden sevmediğim salata tiplerine dünyanın parasını domalıyordum ki? Sezar salatanın başında çekilmiş fotoğraflarım için tıklayınız. 

 Fotoğraf falan yok link de değil o zaten de; durum buydu yani. Lan olm ben bildiğin dalyarak bi ergenmişim zamanında ya la. Sevgililer günleri zaten efsane oluyordu. Aile arasında ufak bir parti. Zxcxasdasd. Yok öyle birşey. Mert'le gidip it gibi içki içiyorduk o gün. 14 şubat'ta ikimizi de kimse bulamazdı. Şimdi kızlar 'ıyy amk kekoları' diyecek ama dur bi dinle ya.

 Rusya'nın 11.547 km menzilli füze yaptığı devirde ülkemiz hala yüzebilen dozer yapmakla övünüyorken kızlarımızın durumu ne olabilirdi ki? Yani ben ülkede bir tane baba görmedim 'kızımı 10'da eve bırakacaksın evlat' diyen. Yabancı filmlere çok özendiğim söylenemez tabi; çünkü birşey olduğunda ilk senin tepene çöküleceği belli. Ama yine de gönül isterdi öyle olmasını.. Neyse ki sonra çözümünü buldum; serseriler aşık olmaz arzularlar deyip çıktım işin içinden.

 Neyse mevzu bu yani. Çok saçma salak şeylere yormuşum zamanında kafamı. Şimdilerde rahat gibiyim; en azından sivilcem yok ve her dakika karşı cinsi arzulamıyorum. Akşam yemeğinden sonra emekli amcaların gittiği türden çay bahçelerinde takılıp geceleri bilardo oynuyorum. Zamanın az olduğu kadar değerli olduğunun da bilincindeyim ve dolu dolu geçirmeye çalışıyorum. Yine uzun bir yalnızlık biriktiriyorum anlayacağınız. Sıradaki şanslıya sadece sabır dileyebilirim. Çünkü o ergen fikirleri üzerimden attığımdan beri sadece teorideyim; pratiğini yapma fırsatım olmadı. Ya da ne bileyim; çok fazla zamana bıraktım hayatı. Rüzgar benim yelkenlerimi doldurana kadar kıyıda ufak balıklarla uğraşacağım gibi..

  Az şu resimlere bak ya. Düzgün bi klip bari çekeydiniz.





Arada sırada uğrayacağım artık. Kapattık diye de unutmadık yazmayı elbet. Ha bu arada Tony Stark olma okulunda 4. seneme başlayacağım eheheuhehe. ßß.