Sayfalar

Uzakta ve Hiçbir Yer'de



 Ne yapacağım bu bok çukurunda diye düşünmekten 1.5 senede kafamda saç kalmadı sanırım. Yok yok kalmış olmalı; bazen yıkadıktan 2 saat sonra karizmatik bir perçeme sahip olabiliyorum.

 Hiçbir şey için savaşmak nedir bilir misin dost? Hayatta kalmak, sadece nefes alıp vermek. Motosiklete bindiğinde bile yüzüne çarpan rüzgarın kalbine çarpmaması. O kadar durağan ve heyecansız ki; ölüm gibi sıkıcı birşey bile bazen gözüne güzel gözükebiliyor insanın. Hele ki arkada delil bırakmadan kendini ya da başka birini öldürmenin yüzlerce yöntemini biliyorsan.

 Ben bu yazıyı yazarken Lana Del Rey'den ''Ride'' parçasını dinlemek istiyordum aslında. Ama yazıya ilham vermiş olan ve yazı sonunda paylaşacağım şarkıya zorunlu bırakıldım yurt internet bağlantısı tarafından.

 Hiçbir insan, hiçbir duygu, hiçbir yer yaşandığında anlatılacak kadar soğuk olamaz. Sıcağına ne hissediyorsan onu yaşar ve sonrasında bırakır gidersin. Belki zihninin ufak bir köşesine yuva yapar kendine; beyninin sıcak ve pofuduk bir köşesine. Her yazılan da gerçek değildir aslında. Sen birilerine anlatırsın, onların haberleri bile olmaz; hissettirdiğinle, yaşanmışlığıyla kalır.

 Karabük beni kaç kere okudu acaba buradan?

 Geceye adım atıp o macera denen kaprisli, baştan çıkarıcı hanımın peşine düştüğüm zamanlarda bile bana ayazı ve soğuğu ile karşılık veren, ben gittiğim zamanlarda güneş açan, ben yaşadığım zamanlarda ise bana güneşi bile göstermeyen sisli ve puslu bir şehirden bahsediyorum.

 Her tarafı kapılarla dolu; yarısı açık yarısı kapalı. Durun bunları şarkı sözünden araklamıyorum tabiki de. Bahsettiğim; yaşadığım şehir. Aslında buradan kaçmak için milyonlarca sebebi olan insanlarla dolu olan; ama hiçbir çekiciliği bulunmamasına rağmen her seferinde buraya dönen insanlarla dolu olan bir şehir. Akşam çöktüğünde hayat biten, güneşi doğmayan.

 Birisinin hayatında birşeyleri değiştirmek için önce onun hayatında birşeyleri mahvetmen gerekebilir. Mesela güvenini, saygısını veya görüşlerini. Enkazın üzerine onu temizlemeden asla bina yapamazsın. Duvarı boyarken bile önce çatlaklarını kazıman ve sıvasını dökmen gerekir.

 Bir insanın tek marifeti mutsuzluktan somurtmak ve etrafındaki insanları da buna sürüklemek olamaz bence.
Komik olduğunu sanınca bazen sevimli olabilenler tanıyorum. Aynalarla barışık, yüzleri pürüzsüz, gözleri parlak. Hayata bakış açıları tozpembe. Bir de o tozu çekip kafa olmaya çalışanları biliyorum.

Olmaya çalıştığın kişi olmaya çalışırken bazen içindekini öldürürsün.

 Ben bunları gecenin karanlığı üzerime çökmüş, yalnız kalmış veya bunalmış bir durumdayken yazmıyorum. Dışarıda hava günlük güneşlik ve benim sadece tek bir dal sigara kadar sürem kaldı.

  Görüşmeye pantolonsuz gelen birisini gömleği iyi olduğu için işe alacak adamın aklından şüphe duyarım. Gerçi dış görünüşlerine bakıp insanları yargılamam gerektiğini öğrendiğimde aydınlanmıştım; orası ayrı mevzu.

 Bazen bir şarkı sizi 3 dakikada oturduğunuz sandalyeden uçurup başka diyarlar gezdirir. Sonra geri getirme güvencesi yok; çalma listem tam 4 saat. Ve aynı şarkıyı defalarca dinlesem bıkmayacağım durumlar oluyor.

 Sigaranız bazen siz içmeseniz de kısalır. Yani zaman her zaman sizin lehinize işlemez. İlaç değil, alışkanlıktır.

 Ne kadar bunaltıcı olursa olsun; bu şehri sevdim. En azından yaşamayı öğrendim. Ve bana birşey öğretti. Durup savaşmayı. 'Dani California' şarkısını 'Dani Karabük' diye coverlayabilmek için buradan yetkililerden izin istiyorum.

 Huzur içinde yat Karabük; anında bırak. Karabük göster dişlerini; o benim rahibem; ben onun rahibi.

 Hayatta kalmanın başka bir yolu da yaşamamaktır. Uğraşmamak, akışına bırakmak. Akmasa da damlayacağından su sızdıran bir hayattan zevk almaya çalışırken sadece yorulup eline geçmeyenlere üzülmeye fırsat bulamadan yorgunluktan uyuyakalırsın. Ve uyku denen şey tam olarak; çocukken zorla yaptırılan, büyüyünce zorla yaptırılmayan şeydir. Çocukken uyumaya zorlanırdık, şimdi ise bizi olabildiğince az uyutmak için herkes seferber olur.

 İç cebime birkaç gitar riff'i saklayıp hiçbir şey olmamış yok olabilirim aslında şuan içinde bulunduğum hayattan. Sadece korkmadığım şeylerden birisinin de yalnızlık olmadığını biliyorum.

 14 Şubat'a bir gün kala siz sadece yarın sabah kaç saat koşuya çıkayım diye düşünüyorsanız;
gelin bir çay içelim hadi benden olsun.

 Yaz geldiğinde aklımda sadece Alexandra Stan'in 'Lemonade' şarkısı olacak sanırım. Pitbull falan bu işe bir el atmalı, yazın hitleri şimdiden belli olamaz.

 Deniz görmeden aylarca yaşamak nedir bilir misin? Neyse biliyorsan anlatmaya gerek yok; bilmiyorsan da.

(-(-_(-_-)_-)-)  Bize öyle bir bilgi gelmedi? 
 Muhabbeti ne kadar uzatırsan o kadar saçmalamaya başlarım. Kısa kesin benim yanımda her şeyi. Özellikle de aşk ilişkilerinizi. Ben kasımdan kasıma aşık olan ve aralıkta hayatın boşluğu ve anlamsızlığından yakınan bir adamım. 


 Hiçbir zaman ağzımdan bir kadının sözlerini duymayacaksınız. En duygusal, hisli ve acıtan sözler aslında erkeklere aittir fakat erkek dediğin hislerini saklar; ve bu hiçbir zaman kimseyi alakadar etmez.

 Beni uzağa götür;
Neyse gel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder