Sayfalar

Hiç Keşfedilmemiş

 Oralarda olduğunu biliyorum. Belki dipsiz bir kuyunun dibinde, karanlık içinde -gün ışığına hasret- belki de güneşin üzerinde en çok parladığı yerlerde -dünyanın yemyeşil bahçelerinden birisinde- oturmuş, takvimden kopan sayfalara inat kendini zamanın sonuna kadar saklamak için inat ediyorsun.

 Biliyorum; dudaklarını büzüştürdüğünde dünyanın yolunda gitmeyen işlerinden hoşnut olmadığını. Ve farkındayım; dudaklarımı büzüştürdüğümde sensiz o anı yaşadığım için pişmanlık hissediyorum. Yaşadığımız yerler arasında belki kilometreler var; belki de beni çok iyi tanıyorsundur, belki henüz hiç göremedik bile birbirimizi.

 Belki aynı şarkıya aynı anda kafa sallamışızdır kulaklıkları takıp dünyayı umursamazcasına yıldızlara odaklanıp. Ve demişizdir ki; kendi yalnızlığımda boğulacağım bir gün sanırım.

 Boğulmayacaksın bebeğim merak etme. Nerden mi biliyorum?

 Hadi gel sana ufak bir hikaye anlatayım.

 Sırılsıklam yağmurun altında sırtımda tüm mal varlığım ile yürüyordum. Evim ve arabam yoktu fakat içimde taşıdığım umutlara yarenlik eden birkaç parça giysim ve cebimdeki üç beş kuruşum vardı. Seni seviyorum dediğim kızların götlerinin kalkması yerine kalpleri çarpmış olsaydı dünya daha yaşanabilir bir yer gibi görünebilirdi o aralar benim için. Ama ben hepsini bırakıp gitmeye karar vermiştim. Zamandan ve mekandan kendimi azat edemezdim elbet. Bu dünya denen bok çukurunda kaybolmak kaderimdi benim. Ben sadece daha az bok içeren kısımları seçmeye çalışıyordum. Ve ilginçtir ki; nereye gittiysem gün geçtikçe dayanılmaz hale geliyordu. Her gittiğim şehre bir aşk gömüyor, -arkamda bıraktığımın- güzel anılarının bile silinmesi için elimden geleni yapıyordum. Gözlerinde pislik bir heriften daha fazlası olamazdım çünkü geri dönme ihtimallerinin bile olmaması gerekiyordu. Unuttuğum sırada anılarımı canlandırıp beni yeniden heyecanlandıracak aksiyonlar olsun istemiyordum. Ve bende arkamı dönüp bakmadım bile. İçimden defalarca geçirdiğim halde bakmadım. Onlarsa nasıl bir pisliğe aşık olduklarını öğrendikten sonra bu hatayı nasıl yaptıklarını düşünüp durdular.

 Şerefim için tutkularımdan vazgeçtim çoğu zaman. Ve bebeğim; sana garanti verebilirim ki aşk benim için gerçekten büyük bir tutku olmuştur hep. Ama kendimi düşünmekten ve kendimi beğenmekten dolayı hiçbir zaman gerektiği değerleri veremedim onlara. Ve bahaneler ürettim kendimce. Şerefim için vazgeçtiğime inandırdım kendimi. Dalından şüphe ettiğim ağaçların gölgesine güvenemedim bir türlü. İkizler burcu, sahilde uzun yürüyüşler seven ve oynak kızlardan hoşlanan bir adamım ben. Oynak kızların çoğuna sevgilim diye hitap ettim çoğu zaman. Ya da öyle görüyorlardı dışarıdan.

 Yarın öleceksin deseler ne mi yapardım? Peki derdim herhalde. Siktir lan derdim önce ama. İnanmazdım. Dünyaya o kadar çok bağlanmıştım ki; sıcak bir yuva ya da aile sevgisinden de öteye gitmişti yaşama sebeplerim. Ve söylediğim yalanlardan daha yalan söylediğim ortaya çıkmadan kendi kendime utanmaya başladığım zamanlarda fark ettim birşeylerin yanlış gitmekte olduğunu.

 Bu dünyanın yeşil bahçelerinde körebe oynarken birkaç ağaca çarpınca anladım yaşamın ne kadar değerli, ölümün ne kadar soğuk olduğunu. Sevgi tezahürleri ya da eşsiz kar taneleri olmak meselesi falan değildi bu. Aldığım her nefes içime büyük bir yaşam ve hayatta kalma dürtüsü katıyordu. Ve o zamana kadar öğrendiğim her şeyi kullanmak istemem.. İşte bu benim canımı acıtıyordu. Venedik'in sular içinde bir şehir olduğunda oraya gitme dürtüme engel olan tek şey yaşım ve içinde bulunduğum arapsaçı durumdu. Bütün dünyayı gezmek istiyorum; ta ki seni bulana kadar. İşte o zaman evde televizyon karşısında yatıp sana yastıklık edebileceğim.

 Biliyorum; beni hiç tanımadığın halde beni özlüyorsun. İçindeki nedensiz sıkıntının sebebi bu işte. Ve ben bunları yazarken sen ne rüyalar görüyorsundur kim bilir. İstediğim zaman seni görebilir miyim bilmiyorum. Hayat tam dibe vurduğumu düşündüğüm zamanlarda çıkaracak seni karşıma. Ve öyle bir saracağım ki seni tüm benliğimle; ölüm kapımızı çaldığında; sımsıkı kapalı parmaklarımız koruyacak bizi. Ayrılık değil asıl mesele. Sonsuza kadar yaşamak veya hatırlanmak. Başkalarının parmak izleri ile dolu hayatlarımızdan sıyrılacağız. Önceki tüm insanlardan farklısın sen çünkü. Sevişme sahnelerimin figüranı olmaktan öte gitmeyenlerden farklısın. Sen benim hayatımın başrol oyuncusu olacaksın. Benim için gönderildiğini biliyorum; umarım cennetten dünyaya düşerken canın yanmamıştır. Kanatlarını göremeyeceğim; fani gözlerim pek ruhani değiller bu aralar. Ama geceleri kanatlarının sıcaklığını bana hissettireceğinden eminim.

 Beni bekleme fazla akşam geç gelirim geceleri olmayacak hiç merak etme. Bunca zamandır beni beklediysen; bir ömür başından eksik olmamam gerektiğini biliyorum. Ve son bir şey daha; takvim yaprakları tükense dahi; ben de seni aramaya devam edeceğim. Ta ki dünyanın yeşil bahçeleri solana kadar. Solduğu zaman artık bana ihtiyacın kalmayacak; çünkü o zamana kadar seni bulamadıysan bil ki pes etmişimdir. Ve benim kitabımda pes etmek intihar etmekten bile daha fazla acizliktir. Aciz bir adamla olmanı istemem. Ayrıca söz veriyorum; ölüm bile ayıramayacak bizi. Ölümün karşısına geçip 'peki' demiştim ya hani; şimdi vazgeçtim diyorum' diyeceğim. Onlarca tecrübeden sonra bulduysam seni; yeni bir tecrübe değil, geleceğim olmanı isteyeceğim senden.

 Ve burda bu yazıyla başlayan hikayenin devamını birlikte yazacağız. Bir de sık sık soracağım her zaman yaptığım gibi. 'hikayeni anlat bebeğim; neydi? nereden geldin ve bu şehirde nereye gitmek istersin?'





 Dudaklarının tadından çok kokunu merak ediyorum. Ellerini; gözlerini. Bir araya geldiğimizde sana bu hikayenin devamını anlatacağım. Ve diyeceksin ki;

-sen hiç konuşma; giderek aşık oluyorum sanırım.

gülümseyip yanağına bir öpücük konduracağım; bizi bekleyen güneşli günlerin ardına saklanırcasına.

 Seni zamanın sonuna kadar seveceğimden bahsetmiş miydim? ya da sonunda seninle el ele ölmek istediğimden.
 Seni çok seviyorum. Önceki tüm orospulardan daha fazla. Ne paraya ne de somut birşeye ihtiyacımız var; hepsini başarabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder