Sayfalar

Üçten Dörde.


 Aşk; üç harfli; içerisinde ego barındıran büyük bir hezeyan.

 Ve kayboluyordum; yalnızlığın boğduğu ruhumdan arta kalan çığlıkların, akustiği yok olmuş kalbimde yarattığı duygu çığlarından saklanmaya çalışırken.

 Gözler artık hiçbir anlam ifade etmiyor; derinliklerinde çaresizlik görüyorum.

 O güzel yeşil gözlerinde buruk bir çaresizlik var gibi. Yalnızlıktan mı bahsediyorsun? Kafanı kaldırıp etrafa bir baksana. Yalnız oturan benim burada.
 Çünkü insanlardan nefret ediyorum.
 Belki de ilk öğrenmemiz gereken şey; paylaşmaktı.
 Benimle sadece oyun arkadaşı olmak istiyorsun. 7 milyar insandan herhangi birisiyim ben aslında; geçmişimi bile bilmiyorsun henüz.

  İlgilenmiyorsun da. Ne olduğumu; nerden geldiğimi ve nereye gitmek istediğimi bilmiyorsun.
  Neyi aradığımı; neyi kovaladığımı. Pislik bir adam olup olmadığıma bile dikkat etmiyorsun.

 Beni sevenlere onu yaptığım için sevilmeyi haketmiyorum; ve bundan dolayı hep yalnız kalacağım ben.
 Ne yapıyormuşum ki beni sevenlere?

 İnsanım ben; biraz duygulansam;
 Hatalar yapar; kendime söver sayarım.

 Birşeyleri yok etme isteğimden eser kalmadı artık. Eğer her nefret ettiğim insanı öldürseydim; bunu sadece birer kere yapmış olurdum.

 Gözlerimi her kapattığımda sadece bir hiçlik görüyorum. Koskocaman bir hiçlik. Siyah bir cennet; kırmızı cehennem. Ama gözlerim kapalıyken gördüğüm düşü hiçkimse açıklamıyor bana. Çünkü hiçliğin rengi yok.

 Benim için en iyisi senin için de en iyisi olacak anlamına gelmiyor.  Şu bayan şu şekil geynir, bu bayan bu şekil geynir.

 Herkes hikayenin kendisini ilgilendiren kısmı ile ilgileniyor. Gerisi sadece onun hayatı, kimse karışmıyor kimsenin yaşadıklarına, acılarına ve hastalıklarına..

 Dört saniye.. Gözlerine baktığımda aşık olmam için yeterli olan zaman dilimi. Ve sen benim olduğunda; beşinci saniyelerden nefret edeceğim.
Gözlerin birer ayna haline gelecek uzun bakışmalarımız sırasında. Ve ben sadece orada kendimi göreceğim. Hayır bebeğim; narsist olmakla alakası yok bunun. Ama sende keyifli bir pazar kahvaltısı kadar heyecanlandırmıyorsun beni. Kendimi gördükçe gözlerinin çekiciliği giderek yitecek; tıpkı senelerdir bakmaya doyamayıp da birden vazgeçtiğim aynalar gibi.

Acılarım, omuzlarımdaki ağırlıklar, içimdeki katılaşmış duygular, sevme ve sevilme ihtiyacım..
 Bunlardan dolayı istemiyorum kimsenin gözlerinin içine bakmayı.

 Korkuyorum. Gözlerine baktığım bir anda birden o yeşil gözlerinin içimi delip geçebileceğinden; herşeyimi tüm çıplaklığı ile görebileceğinden.

 Taşıdığım yük paylaşılamayacak kadar ağır. Gözlerinin günden güne bu ağırlığın yansımasından dolayı ışığını kaybetmesi ihtimalini düşünmek bile beni tarif edilemez bir boşluğa sürüklüyor.

 Umut; dört harfli bir kelime. Bazı şehirlere hiç uğramayan.
 Işığınla kal. Umudunla yaşa. Benim şehrime hiç uğramayan umutla. Hiç görmediğin diyarlara git, yeni sahillerde denize gir. Git ve güneşin güzel gözlerini kamaştıracağı yerlerde hayatını yaşa.

 Benim şehrim soğuk, benim şehrim karanlık. Gökyüzü yok benim şehrimde. Geceleri yıldızlar yok. Benim şehrimin nehirlerinde balıklar gezinmiyor; ormanlarında kuş cıvıltıları yok. Hayalet gibi benim şehrim. Üstüne sis bürümüş; karı bile temiz ve saf değil.

 Umudum yok benim. Hiç de olmadı sanırım. Düştüğüm çukurda boğuluyorum; dibini gördüğüm halde yükselme zahmetine katlanamıyorum. Yorgunum; kanatlarım kırık.

 Gözlerimden fışkıran yalnızlık bataklığına çekmek istiyorum herkesi. Kaybolmaktan korkma; belki de..

 Belki de umut bir gün benim de şehrime uğrar...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder