İçimde hiçbir şeye dair umut yok. Beklentim yok, tutkularımdan ve hayallerimden arta kalan kırıklar var sadece. Kötü haberler aldım bu aralar. Almaya da devam ediyorum. Yıkılamıyorum bir türlü. İçi su dolu bir küvette bileklerimi kesip hoşçakal mektubu yazamıyorum kimseye. Çünkü kimse benim son sözlerimi duyacak kadar samimi olamadı şu hayatımda.
Kırgın ve yorgunum. Çocuk düşlerim yok artık. Kendimi hep 'bundan daha kötüsü de olamaz ama' derken buluyorum her seferinde. Ve hep daha kötüsü oluyor. Gülerken bile bir gün eninde sonunda bu gülüşüm için bile bir bedel ödeyeceğim çıkmıyor aklımdan. İnsanların yaşattıkları mutluluklar hep karşılıklı; kendilerine ödemiyorsun bedellerini de; çekip gittikleri zaman arkalarından salladığın ve salya sümüğünü sildiğin mendiller sallanarak ödüyor gidişlerin bedellerini yaz kış demeden, havaya karşı ıslak ıslak sallanıp üşürken.
Olsun demek de zor artık...
Bir süre sonra kendini bile hissetmiyorsun; evrende bir kum taneciği olduğumu bilmeme rağmen bu kadar ufak bir şeye nasıl bu kadar dert, keder ve mutsuzluk yüklenebiliyor artık diye hayıflanırken buluyorum kendimi. Her gülüşümün ardından gözlerimi kapatıp bekliyorum bedelini...
Mutluluğu aramıyorum artık. Onun gelip beni istemeden de olsa bulduğu günleri özlüyorum sadece. Gücüm yok sonsuz mutlulukların peşinde şu sonsuz dünyada koşmaya. Hep başa dönüyoruz, hep aynı yere sarıyor bu kaset. En kral şarkı bile 10 dakika sürüyor şu akıp giden yıllara karşın birazcık unutup kendimi avutayım derken.. Ve hayal kırıklıkları. 10 dakikalık mutlulukların özlemleri sessiz ve derinden sürüyor bir ömür boyunca. Kovalıyorsun, bitmiyor. Akışına bırakıyorsun, kafanı kaldırıp bir bakıyorsun ki kapılmışsın kendini bıraktığın o akışa.
İntihar edemeyecek kadar korkak birisi de değilim aslında. Ama bir kere almışım tadını mutluluğun; hep umut denen şeyi besliyor ya kalbim benden habersiz kuytu bir köşede, mutlu olacağıma dair.. İşte o yetiyor birazcık da olsa tutunmama yarınları bilinmeyen şu bilinmezlikle dolu yaşamda. Gülümsemeler sıcak tutuyor içimi soğuk sonbahar akşamlarımda.. Tek korkum bir sonraki sonbaharda o gülümsemeleri bulamayacağıma dair. Dibi görmek gerekiyor ya hani bir daha yukarı çıkabilmek için; hani ayaklarını yere vurup yükseliyorsun ya;
işte o dibe saplanıp kalmak denen birşey de var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder