Zaman insanları değil armutları olgunlaştırır. Tamam eyvallah.
Birkaç forum ve sözlük dolaştım. Genç yazar ve şairlerin kitap çıkarma isteklerine hep 'daha deneyim kazanman gerek olgunlaşman gerek sözcük dağarcığı vıdı vıdı' şekillerinde cevaplar vermişler. Bunu yapanlar da 45-50 yaşına gelmiş ama ortaya sike sürülecek bir iş koymamış insanlar. Bilirsiniz; insanlara hakaret etmeyi sevmem. Kişiliklerini kastetmiyorum; insan olmanın bir onuru olmalıdır bence.
Kendimi ortaya atıp acıtasyon yapmamayı düşünüyorum. Söyleyeceğim birkaç kelime var söyleyip sonra siktirolup giderim buradan.
Öncelikle bir eseri okumadan hiçbir şekilde yargıya varamazsınız. Yazarın yada şairin yaşına, boyuna, bitirdiği okula bakarsanız işiniz zor. Çok mu yaşlıydı Rowling Harry Potter'ı yazmaya başladığında? Ya da 'Aşk' piyasaya çıktığında Elif Şafak torunlarını parkta mı gezdiriyordu? Hayır. Küçük İskender tıp fakültesini bıraktığında ya da girmeden önce 'belki şiir hayatımda işe yarar' demişmidir acaba? Ya da Oğuz Atay bunun için mi girmişti Itü inşaat'a?
İnsanların yazdıklarını yaşlarıyla, tecrübeleriyle ya da zekâları ile yargılayamazsınız. Yazı tamamen farklı bir evrendir ve içinde yaşadığımız dünyayı en iyi anlatabilendir. Deneyim ve tecrübe yaşadıkça kazanılır yaşlandıkça değil. Bir konuda belirli miktarda tecrübe kazandığını düşünen her birey o konuda birşeyler yazabilir.
Söz dağarcığı olayına gelirsek eğer;
İnsanlarla iletişim kurarken günde maksimum 100 kelime kullanan adamlar gelmiş söz dağarcığından bahsediyor. Sana dünyanın en kısa hikayesini anlatayım mı? "bitti." Evet sadece 'bitti.'. Milyonlarca sözcüğün arasından özenle seçip akıl süzgecimden geçirip ıvır zıvırla uğraşıp yazmadım buraya. Sadece şunu anlatmak istiyorum. Bir kişi bir konuyu anlatmak isterse kendi hayal ettiği kadarını anlatır. Prodüksiyon demişim ya da yapım demişim ne farkeder ki? Yada bunları hiç dememişim? Önemli olan karşındakine gerekli duyguyu verebilmektir. Bir sürü aynı anlamda kelimeyi üst üstüne bindirip anlam karmaşası yaratmak değil.
Şunu da kabul ediyorum; insan yaşadıkça olgunlaşır, fikirleri değişir, dünyaya bakışı değişir falan. İşte tam olarak şuan bundan bahsediyorum dostum. Ben dünyaya şu andaki bakışımı yazıyorum. Seneye dünyaya nasıl bakacağım şimdi benim için önemli değil. Seneye bu yazdıklarımı okuyup kendimle alay edeceğim büyük ihtimalle ama şimdi bunları düşünüyorsam elbet bir sebebi vardır.
(gelecekteki benliğe not; bunları okuyup gülecek olursan ağzını kırarım. yapmadığın şey sanki. hala eski günlüklerini çıkarıp okuyup okuyup gülüyorsun biliyorum.)
Olgunluğu kadın-erkek ilişkileri bazında ele alıcak olursak klişeler belli ederler kendilerini zaten. 'Erkek birkaç yaş büyük olacak, koruyup kollayacak, düştüğümde elini uzatacak' vardır en sevdiğim. Senle aynı yaşta olan sen düştüğünde elini şortunun içine sokmaz elbet rahat ol. (oğlum bu çocuk gerizekalı herşeyi g.tünden anlamış olaya getirdiği yoruma bak' diyenler için de İsmail Yk kardeşimizden 'kudur kudur baby' şarkısını tavsiye ediyorum.
Olgun kadın/erkek fantezinize birşey demiyorum gençler. Ama senden 6 ay büyük bir kızın sırf senden önce ışığı gördü veya senden önce ebesinden kıçına tokadı yedi diye seni küçük görmesine de izin verme. Her şeye verecek bir cevabın var ya hani; buna da 'zaman armutları olgunlaştırır' olsun hadi.
Ergenliği bu işin içine asla katmıyorum. Hepimizin 'hehelelele hölülü' şeklinde geçirmek zorunda olduğumuz o kutsal dönemde anlattıklarımın hiçbirisi geçerli değildir. Olgunlaşan falan yok sadece erkeklerde sakal kızlarda meme çıkıyor. Bitene kadar beyin aynı beyin.
ßß.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder