Dışarıda bir hayat var. Televizyonda vaktini harcayabileceğin yüzlerce kanal var. Okuyabileceğin milyonlarca kitap, dergi, gazete vs var. Gidip laklak edebileceğin yüzlerce insan var. Eğer tanışmıyorsak bunları göz önünde bulundurmalısın.
Ama eğer tanışıyorsak; ya bu blogun sıkı bir takipçisisindir ya da eskilerden birisindir. Tarzımı vs. bildiğin için sana hiçbir tavsiyem yok. Beni tanıdığın için de dünyanın en şanslı insanı sayabilirsin kendini.
Bu sefer farklı birşey yaptım. Günlüğüme haftalar önce yazdığım bir yazıdan alıntılar yaparak ilerleyeceğim. Bakalım sonunda acaba ne olacak?
....
Sinnerman
Nina Simone'in o müthiş şarkısını başlık olarak atmayı uygun gördüm. Şarkı eşliğinde okumak isteyenler için;
''Günahkar; nereye koşarsın?
Nereye gitmek istersin?
Sen tüm gün?
..
.
.
Koskoca tanrı dedi ki; koş şeytana;
Dedi ki; tüm gün git şeytana...''
....
İrademden bağımsız nefsimin çizdiği rotadan hedefine doğru koşarken dışarıdan alamadığım uyarılar sonucu bilmeden günaha koşmuşum. Ve tanrı beni boş zamanlarımda yakaladı. Yeterince derdimin olmadığını düşünmüş olmalı ki bana bir de yalnızlığı bahşetti. İşsizliğime yakınmama cevaben 'Al sen bunla oyalan' demiş olmalı. Ve ben dönemsel dengesizliklerim sonucu dışarıdan denge özürlü bir birey olarak algılanıyorum.
Heh zaten bu zamana kadar sıkılan siktirip gitmiştir çoktan. Gel biraz samimiyete dökelim yazıyı.
Pucca denen bir şahıs var. Gerçi bu blog'dan da yeni nesil yazarlara çok sallar oldum ama bunu da yapmadan geçemeyeceğim. Kezbanın teki. Hatta kezbanın bayrak sallayanı da diyebiliriz. Kanıtlarla mı konuşmak gerekiyor illa? Buradan görebilirsiniz. Açıklama yapma gereği duymuyorum. Kızların da mastürbasyon yaparken fantezi kurduğunu biliyoruz.
(dur burada filmi bi keselim. sen kimsin ki pucca'mızı eleştiriyosun yeaa diyecek tumbılır kızları çıkacaktır elbet. ya da bizzat pucca beni dava edebilir ki eğer dava etmeden önce haber verirse de sevinirim. gerçi twitter'da benden 300bin daha fazla takipçiye sahip birisi böyle şeylerle uğraşmaz değilmi canım? sen git bizim Türk kızlarına sevişmenin bir hak olduğunu, özgür birşeyler olduğunu falan öğret. doğru yoldasın bak ona laf etmem. sizin gibileri bunlara yol gösterdikçe daha pişman, daha istekli ve daha hareketli bireyler oluyor kızlarımız. çünkü her aşk bir öncekinin intikamıdır gözüyle baktığınız ilişkileri öylece empoze ediyorsunuz ki genç dimağlara (dimağ; anlamını tam bilmediğim fakat kullanmaya can attığım bir kelimeydi. küfürse hakaret davasına eklersin.) 14 yaşında facebook duvarlarından 'erkeklere güven olmuyor yeaa' dedirtiyorsunuz. bayram şekerlerini çaldık sanki ak. 14 yaşında bunu yazan kız üniversiteye geçince de ortalığın amına koyuyor haliyle. hele iş hayatına atılıp da cebi 5 kuruş para görünce özgür kızlar kesiliyorlar başımıza. yolunun doğruluğu ya da yanlışlığını eleştirmek bana düşmez. herkes bildiği işi yapsın. kitap yaz, ergenlerin beğenisini kazan.)
Pucca ilginç bir kız harbiden. Twitter'da takip ediyorum; kitabını okudum, ekşi'deki yorumlarını gözden geçirdim. Onun gibi olmak isteyen kızlarımıza tavsiyeler de verebilirim aslında. İlk tavsiyem; blog açıp nasıl yiyiştiğinizi anlatın. İkinci tavsiyem; kitap yazıp nasıl yiyiştiğinizi anlatın. Beyaz bir köpek edinin her çaresiz müzmin bekar gibi. Gidin ondan sonra abazalığınızı diğer kezbanlarla twitterda falan paylaşın işte.
Aslına bakarsanız reverse engineer'in dediği gibi Nihat Doğan'ın sanatçı, Rasim Ozan Kütahyalı'nın gazeteci, Recep Akdağ'ın bakan, Sabri Sarıoğlu'nun lisanslı profesyonel futbolcu olduğu ülkede Pucca yazar olmuş; hiç yadırgamam.
Sonuna kadar saçmalık, orta okul edebiyatı. Yaşanmışlıkların sınırlarında volta atan bir hayal gücü. Kısacası; acınası. Kadınlar edebiyat yapamıyor harbidende. Oysa öylesine dolular ki; bazılarının canına öyle okunmuş, nasıl dertlerle dolular. Ve hala dimdik yürüyebiliyorlar kalabalıkta.
Her neyse madem yazıda Pucca'ya sardık öyle bitirelim. En son Pucca'ya atılan resimlere bakmıştım. Şimdi yeni modadır zaten okurlar eserlerle deniz kenarında, oje renkleri ve bacakları belli olacak şekilde çekilen resimlerini eser sahiplerini etiketler vs birşeyler yapar, eser sahipleri rt ya da albüm sureti ile bunları paylaşır. İşte Pucca'ya yollanan fotoğraflara baktım da babasının parasıyla tatile gitmiş am beyinli kızlarımızla sik kafalı oğlanlarımız Bodrum, Marmaris, Antalya gibi yerlerde ellerinde kokteyl kadehleri ile bütün gün yarrak yemiş fok balığı gibi birşeyler okuyormuş meğerse. E bu rusları kim sikiyor oğlum? Tabi ki de angutyus reyizin de dediği gibi;
kasma annem, kasma. bilgi, birikim, ağdalı laflar, şiirler ile mala vurulsaydı, tarihde ki, tüm filozoflar, sabah akşam am yalardı. alayı abazan gitmiş. kafa sikme. kafasını sikme kardesim, hatun kişinin. kalın kitaplardan topladığın, üç beş kelime ile kendi doğrularını dayatmak için kasma. relax ol, esnek ol, taşşağa vur. ben farklıyım yeee... diye dolanma ibiş gibi. bak etrafına, senin gibi bir sürü kültür mantarı dolaşıyor.
Kapatırken;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder