Sayfalar

Anlam


İçim bomboş. Hiçbir duygu yok. Ama kendimi dipsiz bir kuyudaymış ya da ona ev sahipliği yapıyormuş gibi hissetmemek için bazı şeyler yapıyorum. İnsanlar uzaktan mutlu görünüyorlar. Birkaçıyla tanışmıştım. Hayat dolu ve sevecendi tanıdıklarım. Ya da ben tanımaya çalışıyordum, onlar da kendinlerini olmadıkları bir şeymiş gibi göstermeye. Çünkü abartılı mutlulukları vardı. Benim hiç hissetmediğim kadar. Çok güzel gülenlerini tanımıştım, aynada senelerdir çalışıp hala başaramadığım kadar.
 'İşte böyle yapılıyor. Birisi resmini çekerken gülümsüyorsun. Mutlu olup olmaman fark etmez. Uyum sağlamak için.'
Ya da onlardan biri gibi görünüp kabul olmak için. Maskelerinin farkındaydım; çünkü hiç kimse o kadar mutlu olamazdı gerçekten. Abartı gülüşlerinin gölgesinde yaşayan kişilikler görüyordum. Bende kendimi yalnızlığın kollarına attım o sıralar.
 Hayvanları severim. Yiyip içip yatarlar. Arada sizinle oynamak isterler falan. Ama aç bir hayvanı oynatamazsınız. Önce onu doyurmanız gerekir. İşte tam olarak da bundan bahsediyordum. İçim o kadar boştu ki neyle dolacağını bilmiyordum. Yemek-içmek, oyun oynamak ya da seks yapmak gibi birşeyle mümkün değildi. Sevmeyi mi denemedim? Aşık mı olmadım? Hayattan zevk almaya çalışmadım mı? Hepsini yaptım. Ama hiçbirisi o boşluğu dolduramazdı. Bende vazgeçtim. Akışına bıraktım.
 Sonra bir sabah uyandığımda güneşin hiç olmadığı kadar parlak olduğunu gördüm. Giyinip kendimi dışarı attığımda her gün olduğu gibi akan o sıkıcı hayata tanık olmak zorunda kaldım. Evet sıkıcıydı ama öyle ya da böyle akıyordu. Nasıl olduğunu anlamak gerçekten güç. Bende sorgulamaktan vazgeçtim. Farkındalığımı görmezden geldim. Ne olacaksa zamanı geldiğinde eninde sonunda olacaktı. Her seferinde yüzünüze dokunmaya bile çekindiği halde parmakları ile dudaklarınızı eğip bükerek gülücükler eklemeye çalışan jokerler bulamazsınız bu hayatta.
...
Konuyu dağıtmakta üstüme yoktur. Üstteki satıları yazalı 3 saat falan geçmiş olmalı. Hadi farklı bir açıdan bakmaya çalışalım. Bu sefer konu toplum yada sizler değil; benim.

 Doğduğumda küçüktüm. Gerçekten! Bayağı küçüktüm hemde. Yeni doğmuş gibi. Hiçbirşeyim yoktu elimde, anne ve babamın bana giydirdikleri haricinde. Kendi tercihlerim değildi hiçbirisi, doğmak da dahil olmak üzere. Bana sormadılar zaten onu da. Bir baktım ışık var. Her insanın yapmaya çalıştığını ben yaptım. Işığa yöneldim. Dokuz ay on gün süren esaret sona ermişti. Herşey güzel gibiydi. Biraz soğuktu sanki. Sonra popoma bir tokat yedim. Bilim bunu ciğerlere dolan oksijenin hiç oksijen görmemiş olan ciğerin yanması sonucu oluşan fizyolojik bir tepki olarak açıklıyor. Siktirsin ordan. Götüme şaplak atıp canımı acıttılar işte. Ben orada çok acıtan bir şaplak yediğimi sandığım için ağlamıştım. Meğerse sonradan geleceklerden habersizmişim. Bunu bilsem erkekliğime orada bok sürmezdim hiç.

Hayır; anlamıyorum. Herkes Kemal Sunal filmleri izleyip mi çıkıyor sokağa? Ya da iyiler hep adil dövüştüğü için mi kaybediyor? İnsanlar hata olduğunu bildiği halde bir şeyi neden hala yapmayı sürdürürler? Ölüm gerçekten can yakar mı? Babam neden hep canı pasta istediğinde pastahaneden alıyor? Bir kızı yatağa atmak için illa ona önce güven vermek mi gerekir; 'ben seninle sevişicem ve bir gün gelecek birbirimizi tanımıyormuş gibi yapacağız' demenin daha kısa yolu yokmudur? ..
...
Birkaç şey daha var aslında anlamadığım. Hepsini yazamıyorum sadece özet geçicem sizin için.
Neden? En büyük sorunumuz bu sanırım. Neden bazen hiçbirşey mantıklı gelmez? Neden bazen hiçbirşey planladığımız gibi gitmez? Neden planlarımız hep suya düşüp sonradan başka planlarla ya da birdenbire başımıza gelen şeylerle mutlu oluruz? Bir kadına herşeyi yaptırmak istiyorsak neden onu önce güldürmek sonra da soymak zorundayız? Soyunmadan sevişmenin güzel bir fikir olduğu içgüdüsü bize neden verilmedi de öpüşmek denen şeyi icat ettik?
...
Hepimiz birileri için önemli insanlarızdır. Hepimiz. Bu dünya üzerinde soluk alabilen her nesne için geçerlidir bu. Ve birileri sizin için önemli ise sakın bunu ona hissettirmemelisiniz. Sadece yanınızda, etrafınızda, çevrenizde veya en azından kısa zamanda ulaşabileceğiniz bir yerde tutun onları. Ama gidip onlara sizin için çok değerli olduğundan falan bahsetmeyin. Gidişini hızlandırmaktan başka bir işe yaramaz çünkü. Satır aralarını tarayıp kopyalayıp bir yerlere yapıştırmaktan vazgeçin artık. Facebook iletileriniz de dahil.

Biraz birşeyler daha saçmalayacağım sonra. Kendinize iyi, güzel ve hoş bakın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder