Sayfalar

Ve Şeytan Kadını Ayarttı.

 Açık kumral saçlar, yemyeşil gözler; bembeyaz bir ten. Hey dostum! buna aşık olmamak için daha ne kadar direneceksin? diye soruyordu sanki zihnim bana. Hayır tamam sarışının adı vardı; esmerin tadı fakat bu sefer farklı birşeye çarpmış olmalıydım.

 Gözlerinde 'seni buraya bir ömür hapsedebilirim' bakışını yakaladığım zamanlarda 'evet içine düşmek istiyorum; beni bir ömür kalbine hapset; içine sok beni sakla orada; işte bunlar hep seks diyordum içimden..

 Bir kere 'olm o çok tatlı lan sikilmez ki o' masumiyetini ilk okulda bırakmış olmak gerekir. Çünkü emin ol dostum senin o sikmeye doyamayacağın kızları eninde sonunda öküzün biri çatur çutur sikecek. O yüzden metaneti elden düşürmemek de gerek.

Aşk ve sevgi denen kavramlar dünya üzerinde en fazla üzerinde durulan ve bastırılan duyguların açlığıdır aslında. Sahiplenilme, sahiplenme, güvenme ve hayranlık duymanın üzerine kuruludur aslında çoğu ilişkilerin başlangıcı. en yakınınızda da en uzağınızda da olsa güvendiğinizi iddia ettiğiniz insanın sesi içinizi ısıtıyor ve sizi mutlu ediyorsa; koşun ve yıldızlara dokunmaya başlayın derim.

 Konuyu dağıtmadan devam edelim.

 Şu ana kadar tanıştığım tüm kadınların benim nihilist kişiliğime karşıt olarak hemen varoluşçu yanlarını göstermelerine ne demeliydim? Birşeylere öylesine bağlıydılar ki; bazıları evlenmek için annelerinin onlara uygun koca bulmalarını bekliyor gibiydiler. Hele bunlardan biriyle olur da ilişki ıvır zıvırına girmeyi başardıysanız (sevgililik olarak ilişki) iyice olay boka sarmaya başlar.

 Kızlar babalarına aşıktırlar. İlk güvendikleri adam da odur. Annelerine erkekler kadar bağlı olmasalar da babanın verdiği güven ve korunma duygusundan dolayı babaları onlar için birer yenilmezdir. Sonra karşılaştıkları erkeklerde de ilk olarak babalarını görmeye çalışırlar ve onlardan babalarından gördükleri ilgi, karşılıksız sevgi ve güleryüzü görmeyi beklerler.

 Tabi biz annelerine aşık erkek nesli ise gördüğümüz bu kaprisli, annelik duygusundan uzak, egoist varlıkları tanıdıkça olayın iç yüzünü görmeye başlarız.

 Aslında olayın aslı şurada başlıyor.

 Kadın için de erkek için de geçerli olan şu olayda. 'Ben yıllardır tecrübe edinmişim, aldatılmışım, yalnız kalmışım, hayallerim, güvenim defalarca kez kırılmış.. Şimdi hiç tanımadığım bir yabancı gelip de bana güven diyecek; siktir la oradan' diyecek potansiyel manyaklarla yaşadığımız bir çağda aşkın ve sevginin gücünden bahsetmek biraz gülünç kalabiliyor.

 Moruk karşındaki canlı bir kere o sandığın ya da bahsettiğin kadar basit değil. Şuanda şunu okurken bile aklından kaç tane tilkinin geçtiği bilinmeyecek olan kadınların planlarının yanında senin 'lan bunu okusam sonra bi posta atar yatarım yarın sabah kahvaltıya kadar' planın karıncayiyenin ağzındaki karınca ç.kü gibi kalır.

 Kadın dediğin komplike yaratıklardır moruk. Düşünür, sentezler, akıl süzgecinden geçirir. Biz hormonlarla çalışan erkekler gibi değiller anlayacağın. Beni bir oturma odası ve mutfağı olan bir eve bir hatunla kapat; sadece yemeğimi yapıp televizyon kumandasını elime versin ben ömrüm boyunca şikayet etmem. Ama hiçbir kızı bu teklifle kendinize bağlayamazsınız. Bir karavanda ömür geçirmek gibi fantezileri olan ergenleri salla. 2. günden sonra 'annemi özlediğeaaam' diye ağlayacaklarını garanti edebilirim.

 Bir de kadınların alışveriş, erkeklerin teknoloji tutkunu oldukları doğrudur. Gelin bunu bilimsel olarak inceleyelim.

 Ayrılık sonrası kadın;
 Hemen ardındaki gün başlayacaktır ağlamaya. Çünkü ortada her ne kadar sevmiyor veya güvenmiyor olsa da emek verdiği bir ilişki duruyor. Ona harcadığı zamana ağlar yani hiç olmazsa. Biz burada ortalama ilişkileri ele alıyoruz. İlk birkaç gün kafasını gömdüğü yastıktan alamayız onu. Pişmanlık, duygusal boşluk ve yalnızlığın o yüzüne yüzüne vuran soğukluğunu ilk seferde hisseder kadın. İşte kadınları bu dönemlerinde yakaladığınızda sevişebilme ihtimalinizin en yüksek olduğu dönemlerdesinizdir. Her sevişme bir önceki aşkın intikamıdır unutmayın asla. Birkaç farklı teni hissettikten sonra sıkılıp bırakır kadınımız karşı cinsle uğraşmayı. Çünkü içinde hala önceden kalan o intikam duygusu gizlidir.

 Kadın eğer bir de sevdiyse karşısındaki ne yapmış olursa olsun her zaman açık bir kapı vardır. O kapıdan girmeyi bilen yolu bulup zaten girecektir. Eğer giremediyse kadın uğraşmaya başlayacaktır ufaktan ufaktan. Bitmesin vs vs diye ağlaması değil olay. Eskisi gibi olmayacağımızı biliyorum, (hadi bana yeni bi sayfa aç) beni çok kırdın (ara beni taşkafa -Barney Stinson-), seni affediyorum (siktir lan kazığın ucunu daha da sivrilttin mi) gibisinden sözler sarf edilir. İstisnaları umrum dışı bırakarak genellemeler dahilinde devam ediyorum.

 Bunlar da mı olmadı? 'Ya şu Murat bana yazıyodu geçen yan sınıfta varya bi tane sakallı, uzun boylu. Heh onunla takılayım bari biraz' moduna geçilir. Eğer Murat'ın önceki çocuktan daha etkileyici yanları varsa Murat'a aşık olunur; Murat kadınımızın ağzına sıçıp terk edene kadar 'hiyaaa aşk çok güzel sevgilimi koluma takarım üç beş tur atarım' modunda gezilir. Terk edildiğimizde ise yine başa döneriz. Paradoksa gel.

 Eninde sonunda durgunlaşıp 'naapıyorum lan ben iyice kaşara bağladım sanırım' denilip uyku moduna alınır. İşte o sıra 'Bazı günler 25 saat uyuyorum' tarzı tweetler görebilirsiniz bu hanım kızlarımızdan.

 Sonra sonra aklın başına gelmesi, arkadaşlarının olduğunu fark etmek, dışarıya açılmalar, alışverişe çıkalım kızlarla, muhabbet eder kız kıza eğleniriz tripleri falan geliyor. Bol bol alışveriş yapılır, modaya uyulur ve saç şekli değiştirilir. En son moda kıyafetler alınır. Zaman geçtikte yeni erkeklere bakılmaya başlanır. Burada mottomuz tabiki de alışveriş.


Erkeğin durumuna göz atalım.
Eğer bir kilo pamuktan daha hafif değilse erkekte gözyaşı ilk günlerde rastlanacak bir olay değildir. Dırdır ve tripten kurtulmanın sevinci ile bağdan boşalmış it gibi kendini sokağa ve sahillere vurur. İçine çektiği her nefesi ayrı ayrı hissetmeye çalışır. Çünkü bu adamın yalnızlık denen şeyin çaresinden ergenliğe girdiği günden beri vardır. (2 posta koyun coplamak.)

 Hani vardır ya erkek ayrıldıktan sonra mutlu birkaç hafta sonra ağlıyor kadın ayrıldıktan sonra ağlıyor birkaç hafta sonra mutlu falan. İşte o tamamen doğru hacım. Kadına göre olanını açıkladık şimdi erkek kısmına geliyorum.
 Bir sürü emek verdiğin ama karşılığını alsan da almasan da bir şekilde bitmiş olan ilişki sonrası erkek kendini bakıma çekmeye başlar. Eğer sevgi ve aşk yoksa zaten ona ilişki demeye gerek yok fakat eğer haddinden de fazlaysa işte şimdi olay başlıyor demektir.

 Erkek bitişten sonra olayın sıcağına hiçbirşey anlayamaz. Çünkü kan beyne gitmeden önce bayağı bi meşgul olmuştur dizlerinin üst taraflarında. Ruslara gidilir, erkek erkeğe bira eşliğinde maçlar izlenir, bütün gün yorgun düşecek şekilde aktif olunur. Sonra parası suyunu çekince veya sıkılınca işte bir gece o yastığa başını koyarsın ve herşey sıcağı sıcağına geri döner. Pişmanlık, boşluk ve el değiştirilse bile kapanmayan yalnızlık. Şimdi ağlama ve hayıflanma sırası erkektedir.

 Ama elbet ki kimse sonsuza kadar bir kadının veya erkeğin arkasından ağlamamıştır. Neyzen Tevfik'in 'Ben deli miyim Mecnun gibi bir am için çöllere düşeyim; verirse verir, vermezse Leyla'yı da sikeyim.' dizeleri akla getirilip yola devam edilir. Arada sırada yatağa yattıkça aşağıdaki ufaklığa vuran sızı da halledilip geriye dönüş yaşanmadıktan sonra olay çabuk atlatılmıştır. Şimdi seni onun gibi sevecek, okşayacak, sana onun gibi gülecek birisini bulmak kaldı. Bulamadın mı?

 Hiç dert etme.. Dışarıdaki kezbanlarla uğraşmaktansa oyun oynayıp internette takılarak s.kinin yerini rahatlıkla unutabilirsin dostum. Janti abilerimiz gider evinde birkaç mobilyayı veya arabasını değiştirir, bizim gibi gariban öğrenci ise anca feng shui temellerine dayanarak kimya kitabını kitaplığın bir alt rafına koymaya başlar. En azından bir telefon değişir ve ayakkabı, oje, parfüm, yavru kedi muhabbetinden bunalmış olan bünye ufaktan da olsa teknolojik yeniliklere yeniden tutunmaya başlar. Biraz zaman geçtikten sonra zaten bünyen etrafındaki östrojen kokusuna kulakları dikmeye başlar doğası gereği. Burada da mottomuz teknoloji.

 Geleceğim nokta şu ki; geleceğim nokta yok hacı. Biraz birkaç şey karalayayım dedim. Aslında mevzu ne biliyor musun? Ben bu kodumun bloguna ne zaman mutsuz olsam, ne zaman dünyanın adaletsizliğinden bunalsam, ne zaman parasız kalıp eğlenecek birşeyden mahrum kalsam, ne zaman içsem, ne zaman terkedilsem, ne zaman aşık olsam, ne zaman uykusuzluk çeksem o zaman yazarım. Konunun başlıkla alakası yoktur, okunma kaygım yoktur, beğenilme ve beğendirme kaygım yoktur. Her zaman savunduğum tek bir şey vardır. Bunca şey anlatıyorum; bilmiş gibi konuşuyorum. Ama bunların hepsi benim fikirlerim. Belki de ben yanlış biliyorumdur; bilemeyiz.

 Emin ol 2 biraya daha fazlasından bahsedebilirim sana. Bu aralar bayağı sıkışık durumdayım da. Zaten zengin filozof nerde görülmüş. Eski fotoğraflara bakarsan bütün filozoflar çul çaput içerisinde geziyorlarmış. Parası olan adamın düşünmeye ihtiyacı yoktur. Parasız adamın da aptal olma lüksü yok. Zenginin aptal olma hakkı olmasa bile lüksü var adamın. Kendini eğlendiren veya düşünmekten alıkoyabilen birşeylerle uğraşabilir.

 Wikipedia'nın kurucusundan ufak bir rica gibi oldu benim 2 bira maceram da. Kimseden bir bok istediğim yok. Oturun 2 bira açın ve şu adam ne anlatıyor adam gibi okuyun. Eleştirilecek bir tarafı varsa da gelin buyrun beraber eleştiririz. Hadi kalın sağlıcakla.

Not: Çok yalnızım amına koyim. Kendi kendime konuşuyorum madem, dedim bloga da konuşayım.

Ha bir de buna şarkı lazımdı değil mi.


Başlığa uygun olsun. ' But the devil take that woman for you know she treat me easy..'






Ya tamam amk yalan söylemeyeceğim tamam. Sanırım bu sefer gerçekten de aşık oldum. Mutlu değilim ama aşığım. Bence bu daha boktan bir duygu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder