Sayfalar

Haziranda Ölmek Zor

 Aslında sadece haziran'a da mahsus değil ya.. Ölmek zor. Ölümün kendisi de değil, arkasında bıraktığı acıyı yaşamak zor.

 7 yıl olmuş be.. Lisedeyim o zamanlar. Hatırlıyorum; Trabzonlu bir arkadaşım vardı. Bir sabah aradı ve acı haberi verdi. Son buydu. O temiz, saf, hırçın şair ceketli çocuk artık yeni şarkılar yapamayacaktı. Dünyanın yeşil bahçelerinde koşup dans edemeyecekti artık.

 Filmi burada kesiyorum. Gelin size bir anımı anlatayım.


------

 Köydeyiz; sene kaç hatırlamıyorum. Ama orta okuldaydım onu biliyorum. Eski bir radyomuz var. Bende yeni yeni yazıp çizmeye başlamışım ki o zamanlar daha şiirden başka birşey yazmıyorum. Evde yalnızım herkes ya fındıkta ya da kirazda. Her taraf yemyeşil ya; şehir çocuğu dışarı çıkamıyor. Aslında daha farkında değil gerçek ilhamın doğada olduğunun. Yapay duygularla dolmuş; şiir yazıyorum diye karalayıp duruyor boş sayfaları.


 Daha önce bir yazımda daha bahsetmiştim; yaylamızda elektrik yok diye, köyde var fakat televizyon tek kanallı. Karıncalı Trt izlemektense radyoyu tercih ediyorum genelde. Elimde not defterim; ilham bekliyorum. Dedim radyoyu biraz karıştırayım. Eski de bir makine; hani evin başköşesine konur da bayramdan bayrama tozu alınır ya; o tarz birşey.

 Açtım karıştırıyorum. Arada da hep yaptığım gibi güzel şarkı sözlerinden birkaç satır aktarıyorum defterime. Öğle saatleri, açık camdan içeriye evin yanındaki kiraz ağacının kokusu geliyor. Tam bu esnada kanalları geziyorum; yerel frekanslardan birinde durdum.

 Ses tanıdık gibi, müzik zaten bizden birisi. Hani Karadeniz'de herhangi bir ile giderken Bolu Dağı'nı geçince birden arabada çalan müzik de değişir ya. İşte bu da o değiştikten sonra çalanlar gibi. Tulum sesi geliyor ufaktan, tatlı bir ritim var arkasında. 'Narino' yu yakaladım içinde sadece. Şarkının da ortasında rast geldim ya; tadına doyamadan bitti. Hani radyoda kanal ararsın ararsın da tam çok güzel bir şarkı yakaladığında birkaç saniye sonra o şarkı biter öyle kalakalırsın ya, aynen o durumdaydım. Kanalı bir köşeye not ettim; hep arayıp arayıp durdum günlerce o şarkıyı.. Bulduğumda yüzümde kocaman bir gülümseme ile kafamı duvara yaslayıp dinlediğimi hatırlıyorum.

 Tatil bitip İstanbul'a geri döndüğümde ilk işimdi o adamı aramak.. Adını hala bilmiyordum ki interneti falan kullanayım. Günlerce müzik kanallarının takibi sonrasında bir kanalda rastladım bir klibine.. Ve tanıştık şair ceketli çocuk ile o zaman. Kazım Koyuncu diyordu televizyon kanalı; uzun saçlı, sakallı, küpeli hırçın bir delikanlıydı...

Hep ilk duyduğum şarkısı var kulaklarımda..


----


 Seneler boyunca dinledim şarkılarını, her duyguma ayrı bir şarkısı vardı. Gülbeyaz isimli diziyi sırf onun şarkıları çıkacak diye izledim.


 Sonradan başka şarkıcılar keşfettim; tanıştığım insanlara şarkılar hediye ederken onlarınkileri kullandım. Kazım Koyuncu bana özel olmalıydı; bana kalmalıydı...

 Karadeniz'i sayende sevdim ben. Seviyordum aslına bakarsan, senin sayende aşık oldum diyelim. Her sene yazın köyüme giderken senin şarkılarını dinlerim sadece. Seni sadece ölüm yıl dönümünde hatırlayanlar var. Popüler olmak amacıyla ölüm yıl dönümünde seni hayatında hiç dinlememiş; hiç anlamamış olanlar şarkılarını paylaşıyorlar ya; hepsini öldürmek istiyorum. Bu moronlar değil miydi 10 Kasım'dan 10 Kasım'a Atatürkçü, kandilden kandile müslüman olanlar? Hepsinin canı cehenneme diyorum. Kafalarına delik açma isteğim gidiyor birden çünkü sen geliyorsun aklıma; kötülüğünü isteyecek insanlar da olmalı etrafında diyorsun. Seni ne kadar kızdırmış olsalar da; dokunma onlara diyorsun. Haklısın Kazım ağabey haklısın. Sen benim için her zaman en doğru yolu göstereceklerden birisi oldun.

 Sadece şarkı söyleyip dans etmedin bu dünyada. Birşeylerin yanında durdun; söylediklerinin arkasında oldun. 
" Kazım, çocuk gibi doğmadı. Kazım, doğduğunda da adamdı. " diyerek söylenecek herşeyi söylemiş ya zaten baban... Artık ne söylesem boş. Zaten seni anlatmaya hiç bir kelime yetmeyecek; farkındayım. Ama insanlar anlamayacaklar, beni de sadece 25 haziranda tek bir şarkını paylaşıp hayatına devam edenlerden birisi olarak görecekler.. Ama değil işte. Öldüğü için arkasından ağladığım ilk ve tek, muhtemelen de son sanatçı sensin. Varlığın o kadar güzeldi ki; yokluğunda avuttu şarkıların, yüreğime her dokunduğunda senin bıraktığın fikirleri hiç örnek alamayan halkımızı düşünüyorum da; biz seni gerçekten hak etmedik ondan aldı Allah seni erkenden yanına. Güneşin sımsıcak olduğu bir günde gittin ya; ben hiç yazın üşümemiştim daha önceden; her yaz üşürüm bu sıcakta senden kalan hasretin ayazıyla, yüreğimde bıraktığın o boşlukla. Yeni şarkılar yazacaktın, yeni marşlar söyleyecektin Trabzonspor'a. Sensiz kaldı ya bu memleket, Karadeniz'imizin dağları karardı, kıyıları yok oldu be ağabey. Biz bakamadık senin uğruna savaştığın doğaya.. Özür diliyorum ağabey...
 7 sene oldu aramızdan ayrılalı. Ama her gün kalbimde; her gün sanki çıkacak bir yerden de beraber çalıp söyleyecek, beraber fotoğraf çektirecekmiş gibi oluyorum. Sanki yanımda yürüyor her yalnızlığımda.. Özlüyorum Kazım ağabey, ülkenin yetiştirdiği büyük adamlardan birisin sen. Bu dünyaya fazlaydın; Allah da seni yanına aldı... Huzur içinde yat.. Ruhun şad olsun..


Elbet bir gün görüşeceğiz.. Ve gururla diyebileceğim ki sana;

Senin gibi birisi daha gelmedi şair ceketli çocuk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder