Elimde sana verebileceğim somut hiçbirşey yok ne yazık ki. Yıllardır yaşıyorum evet ama kenara hiçbirşey koymadan, günümü gün ederek, şarkılar söyleyip dans ederek hayatta kaldım sadece. Hiçbir birikimim yok, elle tutulur bir başarım yok, toplumda kendime bir yer edindiğimi söyleyemem. İnsanlarla aram da pek iyi sayılmaz. Hani iyi dostlar biriktirip bir aile falan kuramadım.
Ne düşünüyorsun bilmiyorum. İçinden hangi şarkıyı söylüyorsun acaba. Mesela ben bir zamanlar hep 'ben nasıl büyük adam olucam' diyordum. Albümünün adı bile çok hoş bilmem fark ettin mi? ''Zaman beklemez'' demiş pinhani. Sonra demiş ki; bilmezdim adımı bilmezdim, aradım her şehirde aradım; koştum dere tepe aştım dolaştım, kimin uğruna; ne uğruna...
Evet bebeğim herkes köşesini kapmış ama ben nasıl büyük adam olacaktım? Küçüklükten beri hep hayaller biriktirdim içimde. Peşinden spor olsun diye koştum; onlar da sağ olsunlar uyumama yardımcı oldular her yatağa yattığımda.
Müzik zevkini merak ediyorum mesela. Ben coldplay dinlerken gözlerimi kapatıp bazı melodilerin gerçekten de cennetten düştüğünü düşünüyorum. İnsana huzur verebilen 5 duyudan sadece birisi bu ama. Bazen bebeklere dokunuyorum. Elini tuttuğumda sıcacık bir canlının beni hissetmesi, benim onu hissetmem.. O da bir canlı ve beni hissedebiliyor. Varlığı ile insanları mutlu ediyor. Ne kadar sorun çıkarırsa çıkarsın sevilebiliyor.
Evlilik denen şeyin karşılıklı tahammül, saygı ve dayanışmaya dayalı olduğunu öğrendim bunca sene. Bilmiyorum; bir insanı tüm hayatın boyunca taşıyabilecek miyim acaba tüm iyiliği, kötülüğü, mutluluğu ve üzüntüleri ile. Ama tek birşeyi biliyorum. Ben mutlu etmek istediğim insanları mutlu ederek mutlu olan birisiyim. Bunca sene karşıma çıkan her kıza en özelmiş gibi davrandım, hiç tatmadığı mutlulukları tattırdım. Hepsi memnun bir şekilde elimden tuttular. Eh, sonunda bitmesi gereken hikayeler de her zaman olduğu gibi bitti. Pişmanlıklar, üzüntüler, hayal kırıklıkları hayatın devam ettiği gerçeğini değiştirmiyor neyse ki.
Geçmişini merak etmiyorum biliyor musun. Neden diye sorarsan; kendiminki ile bile ilgilenmiyorum, seninkini neden kafaya takıp gelecekteki seninle olacak olan beraberlik hayallerimizi kurmayı bırakayım?
İnsanlar umursamaz, insanlar bencil ve nankörler. Herkesin kendi kafalarının içerisinde kurduğu ufacık dünyaları ve dertleri var. Başka bir insanı önemsemek, gerçekten birileri için üzülmek artık pek de görülebilen şeyler değil zamanımızda.
Dünyanın neresindeyim, kimin için neyim, ne durumdayım, kim beni önemsiyor.. Hiçbirisinden haberdar değilim. Çünkü pek ilgilendiğim söylenemez. İlgi alanlarım hep oldukça az insan barındırdı. Mesela müzik yapmaya başladım; hep tek başıma oturup gitar çaldım yıldızların ve ayın aydınlattığı balkonumun taşlarının üzerinde. Sigaramın dumanının kıvrılışını izlerken her seferinde aklıma 'gençlik ruhu' kokan o kız nasıldı acaba sorusu takıldı. Kurt gerçekten de yolda gezerken beğendiği kızın parfümü için mi o şarkıya öyle bir isim koymuştu ki? Ya da sevdiği birisi ile ilgili miydi?
Bazı geceler sabahladıktan sonra hava aydınlanmaya yakın uyku yerine dışarı çıkıp dolaşmayı tercih ediyordum. Karabük sokakları çok sessizdir. Kedi bile olmuyor işte, öyle düşün. Kulaklığımda Pearl Jam 'Alive' derken ben sadece neden yaşadığımı düşünürdüm.
Bir gün gelip birisi elimden tutacaktı ve tüm hastalıklarımı, mutluluğumu, üzüntümü, sevincimi paylaşacaktı. Kendisinden de birşeyler koyacaktı ortaya. Ve güven duygusu aşılayıp özveri ve yaşanılanların tecrübesi ile ben de başımı onun göğsüne koyup sadece hayal kuracaktım. Buna inandım o uykusuz gecelerin yalnız sabahlarında. Uykusuzluk sarhoşluktur aslında. Kendimi defalarca üzerinden geçtiğim o köprüden atmamam için hiçbir sebebim yoktu. Üstelik sarhoştum, yaşama umudum yoktu, elimde hiçbirşey yoktu. Ama ben sadece bu küçücük inanca tutunarak hayatta kalmayı başardım. Geride bırakacağım sadece annemin ve babamın üzüntüsünden ibaret olmamalıydı. Yalnızdım, sinirli ve asosyaldim. Sadece kendimi düşünüyordum. Yaşama dair hiçbir kaygım olmadı. Bu yüzden cesurdum her seferinde.
Sana yalan söyleyemem; çok fazla kadın tanıdım. Cesurdum çünkü. Gençtim, deli dolu ve hiç bitmeyen bir enerjiye sahiptim. Birkaçı haricinde hiç üzerinde durmadım hayatıma giren kadınların ne yaptıklarının. Aldattılar, terk ettiler, salakmışım gibi davrandılar, çaresizliğimi yüzüme vurduktan sonra hiçbirşeymişim gibi hayatlarına devam ettiler. Bende pek üzerinde durmadım. Ne leyla için çöllere düştüm, ne de şirin için abazalıktan dağı deldim. Ben sadece bana iyi davranan insanları üzmek istemedim. Önüme gelen her kızla çıkmadım elbette ama o zamanki genç ve zinde halim kadın ruhunun inceliklerini merak ediyordu. En derinlerine kadar indim, bir bok bulamadım. Bazen dengesizliğim tuttu hiçbirşey söylemeden öylesine çekip gittim, bazense deliler gibi saplantı haline getirdim. Ama hep o yastığa başımı koyduğumda sadece kendimi düşündüm.
Birisi ile tanıştığımda o gece o kişi hakkında uzman olabiliyorum mesela. Dört dörtlüğüne rastlamadım, mükemmeli de aramadım. Her seferinde bir arızası olan geldi bana çattı. Erkeklere karşı önyargılılar, inancını yitirenler, aşka inanmayan, hiçkimseye güvenmeyenler hep geldi beni buldu. Yapmam gereken çok basitti aslında. Önce ruhuna, sonra tenine dokunmak. Ben hep ten kısmına geldiğimde kendime olan saygımdan ödün vermemek uğruna o raddede kaybettim. Kimseye zorla birşey yaptırmadım. Sevdiğini yatakta bacaklarını omuzuma atarak gösterecek olanlardan hep uzaklaştım.
Elimi tuttuğunda gözlerinin içi gülen bir varlığa tüm benliğimle sarılabilirim aslında. Her ne kadar kendini beğenmiş birisi olsam da, dünya benim etrafımda dönüyor gibi hissetsem de ben de birisinin etrafında dönebilirim diye düşündüm hep.
Zaman hızlı geçip gidiyor bebeğim. Sana bir an önce 'herşeyim' diyebilmeyi çok isterim. Sen de kabul ediyorsan eğer, ellerini her tuttuğumda kalbimin nasıl çarptığını hissetmek istiyorsan, sen de korkuyorsan eğer yalnızlıktan..
Ömrümün sonuna kadar uyandığımda ilk gördüğüm gözler seninkiler olsun..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder